Mor Kefen
Bekir Kale Ahıskalı
15 Haziran 2013 tarihli yazısı
Dudaklarımın önünde bir matem ağıdı bekletiyorum. Issız bir türbedarın kazma sesiyle irkilmek istemediğimden kendi mezarımı kazmadan önce bedenime giydirilmesi için mor bir kefen siparişi veresim var. Dünyada açık bir hesabım kalmasın istiyorum.
Bu dünyanın geleni ağlamaklı, gideni mutlu... Doğan mı yoksa ölen midir necatı yaşayan?
Bu dünyanın geleni ağlamaklı, gideni mutlu... Doğan mı yoksa ölen midir necatı yaşayan?
Yapılacak işler, çekilecek çileler pay edilmiş çoktan. Üzerime düşen dağ büyüklüğünde mesuliyetlerim var. Kötü ve çirkine somurtma hakkımı hakkıyla kullanamıyorum. Daha dün sevmediğim birisine gülümseyerek yüzümdeki somurtu dağlarından birinin yerini değiştirmek zorunda kaldım.
Bana sanki bedenle ilişiği kesilmiş bir iradenin göstermelik varlığını sürdürmek zorundalığı rolünü vermişler. Omuzlarımın üstündeki insanlık apoletlerine her zamankinden daha fazla anlam ve irade yüklememi engelleyen adı alışkanlık olan gelenekselleşmiş yaşam sürmek zorunluluğum var.
Hayatı yemek, içmek dert çekmek ve uyumak dışında bir şeyleriyle yaşamak hakkımı engelleyen yaşamsal bir yasaya ne zaman geçtiğimi hatırlamıyorum bile. Kendimi bu bedende sahipleri çoktan göçmüş, kimsesi kalmamış bir viranenin kullanma ruhsatsız mukîmi gibi hissediyorum.
Eninde sonunda bu ümitsizliği bir rafa kaldırıp ileride geniş bir patikaya dönüşecek olan ayak izlerimi bıraka bıraka bir yol açacağım
Eninde sonunda bu ümitsizliği bir rafa kaldırıp ileride geniş bir patikaya dönüşecek olan ayak izlerimi bıraka bıraka bir yol açacağım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder