Yeryüzünde Barış
“Elinden gelirse onları eğit; gelmezse onlara katlan.” böyle
diyordu Marcus Aurelius. Bu sözü ve içerdiği mânayı önemsiyorum çünkü ben
insanın eğitilebilirliğine inanıyorum. Mesleğim gereği de yıllardır bunu
yapıyorum. Yeter ki insanoğlu huzuru sadece ve sadece kendi sistemini tesis
etmekte görmesin.
Bir zamanlar silahı icat edenler,
darağaçlarını icat edenler, giyotinleri icat edenler bunların hepsi bunu barış
için yaptıklarını söylüyorlardı. Kendilerince kötü olanı infaz edeceklerdi ve
insanoğlu huzura kavuşacaktı. Bir zamanlar bütün barış hayalleri böyle
başlıyordu.
Dinamiti bulan adam insanoğlu için büyük kötülük yapmıştı
diye bakıyorum. Sonra A. Nobel dediğimiz bu adam adına barış ödülleri verilmeye
başladı. Bizler ise bu buluşu insanoğlunun gelişmesi için kullanmakla beraber
gün geldi bize zulüm edenleri durdurmakta kullandık. Gün geldi başkalarına daha
faydalı olan köprüleri havaya uçurmaya başladık. Bunu yapan herkes bir gün
kendi istediği barışın geleceğini hayal ederek yaptı.
Bunları yazmamdaki sebep günümüzde
yaşadığımız ve bütün dünyayı kasıp kavuran, bizi de içine alan sözde özgürlükçü
gençliğin isteklerine ulaşabilmek için uyguladıkları yöntemler. Bir şeyleri
yasal yolla istemek ve anlaşılamadığımız durumlarda sesimizi duyurabileceğimiz
insalcıl yöntemlerle eylem yapmak
yasalarca da engellenmiş değildir. Ancak savaş açmak; “ben böyle
istiyorum istediklerim gerçekleşmese de böyle canavarlaşırım” demek karşınızdaki
kitlelere de “ben de böyleyim” demek hakkı vereceğini unutmamalıyız.
Bütün darbe meraklıları, sistem dayatmacıları bir takım
kurbanlar almaları durumunda kendi sistemlerinin huzuru getireceklerine
inanırlar. Bir gün gelir ki aslında
istedikleri haklar için mücadele ederlerken anlarlar ki başka haklar ellerinden
alınmış. İnsanoğlu kanunlarla yaşamak, kanunlarla kontrol altına alınmak
zorundadır. Kanunların olduğu her yönetim şekline “cumhuriyet” diyorsak eğer ki
öyle o zaman kendi kanunlarımızı yapmak zorundayız. Unutmayalım ki bir zamanlar
Sovyet Rusya’nın adı da cumhuriyetti, İran İslam Cumhuriyeti halen var.
Libya’nın adı da cumhuriyet.
Sivil Anayasa yapılıncaya halkların
hakları yeniden tarih edilinceye, emniyet ve kolluk kuvvetlerinin görev tanımlamaları
yeniden yapılıncaya kadar bu niza devam edecektir. Çünkü hepimiz kendi görev
yetkilerimiz dahilinde hareket ediyoruz.
Bekir Kale Ahıskalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder