Yersiz "yeni" korkumuz
Bekir Kale Ahıskalı
22 Nisan 2013 tarihli yazısı
Her toplum "yeni" olana ilk başta itiraz eder, karşı çıkar. Bu insanoğlunun varoluşundan bu yana gelen bir tepki durumudur. İlk bilgi, keşif, icat, buluş, var olanı geliştirme, vahiy, elçi, peygamber, lider, kahraman...
Bu saydıklarımın hepsi ilk adımlarında tepkiyle karşılanır, reddedilirler. Tepki görmeleri yersiz veya haksız olduklarından değil, toplumların alışılagelmiş yaşam tarzını değiştirmeyi göze alamadıklarındandır. Çünkü yaşadıkları şekil ve biçimi en güzel olarak düşünürler. Yeni olan herşeyin de huzurlarını kaçıracağı kanaatini taşırlar. Bu kanaate sahip olmaları için en geçerli sebep mevcut imkanları sunanların değişmenin gereksiz olduğu düşüncesini taşıyor ve aktarıyor olmalarıdır.
Bu "yeni" korkumuz bizi en çok edebiyatta, şiirde ve inançlarımızda rahatsız eder. Bu sebeple gönderilen peygamberler ilk önce asla kabul görmezler. Hatta bu "yeni" korkusu o kadar rahatsız eder ki sebep olanlar öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya gelirler. Sistemleri değiştirmek, alışılagelmişin dışına çıkmak kazanılacak olandan ziyade kaybedilecek olanın büyüklüğüne inandırrıldığı için zor eylemlerdir.
Edebi akımların "yeni" oluşu, farklı oluşu onların hemen kabul edlmesi anlamına gelmiyor. İnkar ve reddetmek her zaman en az riskli ve en az rahatsız edeci bir durumdur. Savunmada kalırsınız ve düşünce çemberinizi genişletmeniz gerekmez. Kolay olanı seçer ve reddederiz. Yeniye yeni bir tanım getirme zorluğuna da katlanmayız. Zamanımızı direnerek geçirir ve gelecek nesillerin üzerine ağır bir yük bırakırız. "Yeni" olanın "daha yeni" olan ortaya çıkarılıncaya kadar reddedilişine hizmet ederiz. Sonra daha yeni ortaya çıkınca da bir öncekinin de yeni olduğu tanımını getirmek ve tarifini yapmak gelecek nesillere kalmış olur.
Sizi bilmem ama ben bu yersiz "yeni" korkumuzdan hiç hazzetmiyorum. Ben "yeni"nin fazlalık ve gereksiz olduğunu düşünmeyenlerden biriyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder