16 Ocak 2014 Perşembe

Diyelim ki…

Diyelim ki…

Bugün yargı bağımsızdır diyenler dün mahkeme basıyorlardı. Dün Kolluk Kuvvetleri zorbadır diyenler bugün onları göreve çağırıyorlar. Her ikisi de görevlerini yapıyor diyenler bugün tersini savunuyorlar. Allah’ım bu kadar çelişki bu Millet için hayra alamet değil.


Diyelim ki…

Ben yakın tarihe kafamı takmış durumdayım. Son zamanlarda yapılan Kolluk Kuvvetleri’nin yetki ve görev tartışmalarına şöyle kalemimin ucuyla dokunmak istiyorum. Bu dokunma isteği siyasilerin iştah kabarttıkları koltuk savaşı yüzündendir.

Diyelim ki…

Şimdi AKP hata yapıyor. Savcı emir veriyor ve Kolluk Kuvvetleri bunu yerine getirmiyor. Bu durumda mevcut siyasi iktidarın böyle bir tutum içerisinde olması gerçekten yadırganacak ve tepki verilecek bir durum. Buna tepki verenler haklı diyelim. O zaman Silivri’de eylem yapanlar hak vermiş olmuyor muyuz?


Diyelim ki…

Yargı bağımsızdır. Öyle olması gerektiğine de inanıyoruz. Yargıya  saygı duyulmalı ve müdahale edilmemeli. Verdiği her kararın doğru olduğunu düşünelim ve  sorgulanamaz, eleştirilemez olduğunu düşünelim. Bu böyle iken bundan üç beş ay önce Silivri’de mahkemeyi basmak isteyenlerin yaptığı eylemi bu bakışımızın neresine koyacağız. Yani orada bir haksız yargılama olduğunu düşündük diyelim ve öyle mahkemeyi basmak istedik. O zaman bu haksız yargılama veya mahkemenin hata yapması muhtemel diyelim. O zaman bu gün yargıya müdahale edenlere hak vermiş olmuyor muyuz?


Diyelim ki…

Paralel devlet yapılanması var. Bunlar işlerine gelmeyen, çıkarlarına dokunan her kararı, her uygulamayı yanlış bulduklarını beyan ediyor ve direniyorlar. Bu direnenler 28 Şubat sürecinde TSK’yı daha demokrat buluyorlardıysa şimdi Kolluk Kuvvetleri’nin yaptığı aynı tür operasyonlara neden karşı çıkıyorlar. Yapılanmadılar, örgütlenmediler ve hiçbir komplonun içinde yer almadılar diyelim. O zaman yapılan müdahalelere yargı yolunun açık olduğunu bildikleri halde bu çeşme başında durma sevdaları neden?


Diyelim ki…

Yolsuzluk iddialarıyla tutuklananlar yargılandıkları esnada birileri mahkeme basma ve bu davayı kabul etmeme gibi bir eylemde bulunmak isterlerse biz onlara ne tür bir tepki vereceğiz? Bize haksızlık yapıldı ama sizin için adil bir karar verildi mi diyeceğiz? Mahkeme basmanın bir hak olmadığını nasıl anlatacağız. Bu zavallılık değil mi?


Diyelim ki…,

Ergenekoncuların yeniden yargılanmalarına hak tanıdık. Bu hak tanıma 28 Şubat sürecinde içeri alınanlara kadar uzanabilecek mi? Diyelim ki uzandı hapis yatıp çıkanlara tazminat ödenebilecek mi? Salih Mirzabeyoğlu davası gibi bir dava yeniden görülebilecek mi? Binlerce mazlumun durumu ne olacak. Ödeyemediği bir borçtan dolayı yıllarca hapis yatanlar, kanlı elleriyle barış istiyoruz diye sözde hak arayanlardan daha mı suçlular. Bu toplum için daha mı zararlılar? Bu bizim adalet anlayışımızın ne derece kısır ve kıt olduğunu göstermez mi?


Beyler biz sizi meclise didişesiniz diye göndermedik. Adam gibi oturun ve yeni bir anayasa yapın. Bu Anayasa öyle bir Anayasa olsun ki yeniden yargılanmaya da hak tanısın. Yeniden yapılanmaya da. Atılıma da yol açsın, sıçramaya da.

Milletin Meclisinde tartışılanları yayınlayan Çocuklarımızın ahlakının bozulmaması için Meclis Tv’ye de yayın saatlerinde ekranına +18 koyması gerektiğini hatırlatıyorum.

Bekir Kale Ahıskalı



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder