Muhalefet-Cemaat-Hükümet
bu üçü kendileriyle çelişiyor mu?
Bu soruya cevap verecek olan bu üç kitleden üçü de tabi ki “hayır” diyeceklerdir. Bizleri bir
çelişkinin söz konusu olmadığına ve bu ülke için iyi ve güzel olanı
istediklerine ikna etmek için her taklayı atacaklardır.
Ben bugün gerçekten bir darbe yaklaşımı içinde olunduğuna
inanıyorsam buna sebep “Muhalefet-Cemaat-Hükümet”
üçlüsüdür.
Neden mi? Nedeni çok basit. Gelin yakın tarihimizde
yaşadığımızı ve balık hafızalı haline getirilen bu milletin neleri yaşadığını
beraberce hatırlayalım.
Yargının bağımsız olması gerektiğini savunanların yakın
tarihimizde kare leke gibi duran duruşlarını sıralayalım.
Savcı Ferhat SARIKAYA
vardı. Hazırladığı iddianamede içinde rektörlerin, askerlerin ve bazı bürokratlar
vardı. Güneydoğu’da ki bazı kirli ilişkileri ve bu ilişkilerin içinde
bulunanları deşifre etmiş ve tıpkı bu gün olduğu gibi dava açmıştı. Deniz
Baykal ve ekibi yani şimdiki CHP bir savcının böyle bir dava açamayacağını,
yetki alanının dışına çıktığını üstlerinden izin alması gerektiğini, başına
buyruk hareket edemeyeceğini dolayısıyla savcının cezalandırılması gerektiği
düşünüyordu.
Öyle de yaptı. Savcı
Ferhat SARIKAYA meslekten ihraç edildi. Bizlere de bunu yaparken haklı
olduklarını anlattılar. Biz de inanmış gibi yaptık. Çünkü başka çaremiz yoktu.
Sonra başka bir olay patlak verdi. Erzincan’dan Savcı İlhan CİHANER, cemaatin evleri
hakkında iki yıl boyunca soruşturma yürütmüş ve dava açmıştı. Bunu da
amirlerinden gizlemeyi başarmıştı. Mevzu “cemaat”
olunca cemaatin yayın organları komplo olduğunu, birilerinin yalancı şahitliğe
zorlandığını cemaatin “silahlı terör
örgütü” gibi gösterilmeye çalışıldığını yazıp durmuştu. CHP Savcı İlhan CİHANER’i destekledi. Bir
savcının bunu yapmaya hakkı olduğunu savundu. Cemaat; Savcı CİHANER’in bir takım kirli oyunlar peşinde olduğunu, bir
nevi toplum mühendisliği yapıldığı yazdı durdu.
Her nedense aynı CHP Savcı
Ferhat SARIKAYA’yı böyle bir davranışından dolayı meslekten ihraç eden CHP
bu kez Savcı İlhan CİHANER konusunda
tam tersini yapıyor ve kollarını açıyordu.
Cemaat diretti. Savcı
İlhan CİHANER’e ağır bedel ödetildi. Bizlere de bunu yaparken haklı
olduklarını anlattılar. Biz de inanmış gibi yaptık. Çünkü başka çaremiz yoktu.
Gel zaman, git zaman. Hesap döndü, sap döndü derken Savcı Muammer AKKAŞ iktidarın hiç
beklemediği ama muhalefet ve cemaatin haberdar olduğu, bir takım sızdırmalarla
savunmanın da, iddianın da bazı mesnetsiz doküman ve belgelerle gündemimize
yolsuzluk operasyonu adıyla düşen adımı atmış oldu. Bir sabah kalktığımızda
ortalık toz dumandı kimin kime vurduğu belli olmuyordu. Doları toplayanlar
toplamışlar, iş takibi yapanlar ise işlerini bitirmişlerdi. Benim halkım ise
fakirleştiğini bilmeden yok ayakkabı kutusu, yok iftira, yok dershane gündemiyle
herkesim tarafından uyuşturulmuş uyutuluyordu.
Şimdi bu üç olayda Muhalefet-Cemaat-Hükümet
üçlüsünün kendisiyle çelişkisini özetlemek istiyorum.
Savcı Ferhat SARIKAYA
yargı bağımsızdır dediği ve o yönde adım attığı için CHP tarafından meslekten ihraç
edilmesi sağlandı. Yani CHP ye göre bir savcı böyle bir adım atamazdı.
Çünkü dava daha çok CHP ye yakınlığıyla bilinen insanları ve askeri kapsıyordu.
Savcı İlhan CİHANER
yargı bağımsızdır dediği ve o yönde adım attığı için Cemaat ve yayın organları
tarafından linç edildi. İktidar gerekeni yaptı. Yani Cemaate göre bir savcı
böyle bir adım atamazdı. Çünkü dava Işık Evleri ve Cemaati kapsıyordu.
Savcı Muammer AKKAŞ
yargı bağımsızdır dediği ve o yönde adım attığı için hükümet tarafından davada
müdahaleye maruz kaldığını el ilanı dağıtarak ilan etti. CHP ve Cemaatin
aynı tavrı takındığı görülüyor. Çünkü önlerinde engel olarak gördükleri
iktidarın bakanlarının çocukları da işin içinde. İktidar ise uluslararası bir
komplo olduğundan bahsediyor.
Muhalefet-Cemaat-Hükümet
bu üçü kendileriyle çelişiyor mu? 2013’e veda ediyoruz. Aslında o bizi
2014’ün kollarına bırakıp gidiyor. 2013’ün son on beş günü aksiyon filmlerini
aratmadı. Dolar kanatsız uçuşa geçti. İktidar terledi, muhalefet pusuda
bekliyor. Cemaat hakkındaki “paralel devlet” iddiaları durmak bilmiyor.
İşte ben bu pencereden bakınca diyorum ki bu tabloda biz
2014’e girmiyoruz. Durumun tam tanımlaması şudur; 2014 bize giriyor.
Bekir Kale Ahıskalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder