17 Ocak 2014 Cuma

Eleştirmen ve Yorumcu Tanımlamaları-1

Eleştirmen ve Yorumcu Tanımlamaları-1


Son beş yılı yoğun olmak üzere on bir yıldır eleştiri yazmaktayım. Geriye baktığımda ikiyüze yakın eleştiri yazmışım. On bir yılda yazmış olduğum eleştirilerin elli yedi tanesi bu ortamda olmak üzere yüzden fazlasını çeşitli dergi ve gazetelerde okuyucularla paylaştım.Şiir ve yazı eleştirmenliği, şiir ve yazıyı yazıp yayınlamaya oranla daha fazla donanıp gerektiren bir uğraştır. Eleştirmen her şeyden önce ele aldığı yazı ve şiiri yorumlayacak, tahlil edecek, tashih edebilecek birikime sahip olmalıdır. Bu bağlamda bu tür ortamlarda yapılan eleştiri ve yorumların ne amaçla yapılması gerektiğini, ve yapılanların nasıl bir tasnife tabi tutulabileceğini açıklama gereği duydum.Çünkü kısa veya uzun yapılan her yorumun bir tanımı vardır. Şairlerimiz ve sadece yorum yapan arkadaşlarımızın yaptıkları şeyin hangi tanıma girdiğini bilmelerinde fayda var. Yine yapılan yorumlardan hareketle eleştirileri (ve hatta eleştirmenleri) iki ana sınıfa olarak tanımlamak mümkündür.

Kural koyucu eleştiri

Kural koyucu eleştiriler ele aldıkları metin veya şiirin ne olması gerektiğini ifade ederler. Eleştiriyi yapan kişi şiirde şairin ve yazarın ne yazdığından daha çok ne yazması gerektiğini vurgularlar. Kural koyucu eleştirilerin değişim ve yeniliklere kapalı olduğunu söylemek mümkündür. Kesinlikle gerek aruzda, gerek hece ölçüsünde (güzel ifade edilmiş olsa bile) tanımlamaların ve kuralların dışına çıkmayı kabul etmez. Dolayısıyla önlerine sunulan metin veya şiirde öncelikle eksik, gedik aramakla başlarlar. Bu tür eleştiri ve yorumda bulunan kişiler bu ortamlarda işi öğrenmeye çalışan, bu yola yeni çıkan arkadaşlarımızın bu yoldan dönmelerine sebep olan bir davranış şekli sergilerler. Ham meyveye tahammülleri yoktur demek daha doğru olacaktır. İsterler ki önlerine gelen metin veya şiir tüm kural ve ölçülere uyularak hatasız yazılmış olsun. Bu tür eleştirmenler olanın değil olması gerekenin peşindedirler. Yazılan metin veya şiirin barındırdığı ve içinde var olan malzemeyle ilgilenmezler sadece o malzemenin her ne olursa olsun nasıl konulması gerektiğini araştırmakla meşguldürler. Bunu yaparken de çoğu zaman kullanılan malzemenin ya gereksizliğinden yada doldurmaya çalıştıkları açığı doldurmamasından dolayı eksik ve uygunsuzluğundan bahsederler.
Kural koyucu eleştirilerde metnin veya şiirin diğerine göre daha iyi olduğunu savunmak gibi bir hakka sahipsinizdir. Bir edebi anlayışın ve uygulanışın kalitesini iddia edebilirsiniz

Betimleyici (descriptive) eleştiri.

Betimleyici eleştirilerinizde ise bir metnin veya şiirin ne olduğu araştırılır. Şiirde var olanlar göz önüne serilirken hata ve eksiklerin daha yapıcı bir şekilde açıklaması yapılır demeliyim. Metnin ve şiirin incelenmesi varlığıyla olacağından bu metni ve şiiri yazanı Hızlı bir şekilde olmasa da eğitme yolunu tercih etmektir. Eleştirmen şaire kendi şiirinde ne dediğini anlatırken şair yazdığından üçüncü bir kişinin ne gördüğünü daha net görür ve anlar. Kurallarla ilgilenmez çünkü yazılanı tanımlamakla meşguldür. Betimleyici eleştiri ele aldığı metni kendi bağlamı içinde sorgular, metni öncelikle tanımaya çalışır.
Bu iki eleştirinin de kategorilere ayrıldığını savunabilirim. Mesela politik, etik, estetik kuramlar kural koyucu eleştirilere dahil edilmelidir. Edebi ve yorumsamacı kuramlar ise betimleyici eleştirilere karşılık gelir. Tabi bu dediğim kategorize etme şeklide şüphesiz kuramsaldır. Pratikte bu şablonumun sınırlarını zorlayan anlayışlar da mevcuttur.
Ancak bana göre, ötekilerden kesinlikle ayrılan bir başka eleştiri örneği vardır ve bu, keyfî eleştiridir.
Nedir keyfî eleştiri? Bu eleştiri türü ele aldığı yapıtı ne kural koyucu bir şekilde ne de betimleyici bir şekilde ele alır. Keyfî eleştiri yöntemini izleyenler, herhangi bir yöntemi izlemek zorunda değildirler, bir metni okurlar ve akıllarına geldiği gibi eleştirirler; şurası olmamış burası neden böyle derken bile, savlarını herhangi bir nedene dayandırmazlar, edebî araçları kullanmazlar, tavsiye de etmezler. Bu tür eleştirmenlerin dilinde sanki , bana öyle geliyor ki, gibi ifadelere çokça rastlanır; ama çok kesin ifadeler de, bu tür eleştirmenlerin başvurduğu otorite araçlarındandır. Ama bu otorite bir eleştirmenin değil bir edebiyatçının (ya da denemecinin) otoritesidir; çünkü bu otoritenin kaynağı, yazarının sezgilerinden başka bir şey değildir.

Yani sizin metin ve şiirlerinizi yorumlayanlar bir metod ve yol izlemeksizin o an ki halet-i ruhiyeleriyle notlar düşerler. Daha çok kırıcı ve reddedici bir tutum izlerler ve olmamış dedikleri şeyin nasıl olması gerektiğini de söyleyecek ya donanımları yoktur ya da işlerini o kadar önemsemezler. Bu tip eleştirmenlerin hedefi şiirden ziyade o an ki duyum ve hissedişinin beyanı ve şairdir.
Siz sanatınızı ne kadar ustalıkla yaparsanız yapın söyleyecekleri bir sözleri vardır. Ben bunları tanımlarken keyfi davranan ve amacı şiiri eleştirmek değil şairi incitmek ve bu acıdan doyum ağlamak olan bu zümrenin edebiyata ve şiire katkısından pek bahsedilemez. Bir katkıları varsa bile bu verdikleri zarardan daha azdır.

Yani şiirlerinizi ve metinlerinizi yorumlayanlar ya kural koyucu gözle bakarlar ya betimleyici gözle bakarlar ya da keyfi bir gözle bakarlar. Bu bakışlarını yorumda dile getirmedikleri için de bunu anlamak şairin kendisine düşer.

Okuyucuyu sıkmamak için bu günlük nokta koyuyorum. Devam edeceğim



Bekir Kale Ahıskalı
Bu yazı 2009 yılında kaleme alınmıştır

www.bekirkaleahiskali.com da alınmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder